5 Ekim 2010 Salı

Başörtülülerin dersten atılamaması fasa fiso / 05.10.2010

Başörtülülerin dersten atılamaması fasa fiso...
05.10.2010
Bu yapılan sözüm ona düzletmeleri rahatlatmaları bir lütuf olarak göstermelerine asla izin veremeyiz. Bu yapılan kısmi düzenleme, zaten hukukta ve anayasada var olmayan bir saçmalığın düzeltilmesinden başka bir şey değildir.






Bu da yetmez, ikna odalarında terör estirenler, yasakçılar, zorbalar, zalimler yargı önünde hesap verecek ve yılları mahkûm olan her bir Müslüman kız için hapis yatmalı,
Kanunda olmadığı halde yasağı dikta edenler tek tek yargı ve halk vicdanında hesap verecek, cezalandırılmalı,
Mağdur edilen her bir genç kızın maddi, manevi kayıplarının tazmini sağlanmalı,
Yurtdışında okumak zorunda kalan ve mağdur edilen her öğrencinin tespit edilip maddi ve manevi zararları devlet tarafından tanzim edilmeli,
Bu yapılan sözüm ona düzletmeleri rahatlatmaları bir lütuf olarak göstermelerine asla izin veremeyiz. Bu yapılan kısmi düzenleme, zaten hukukta ve anayasada var olmayan bir saçmalığın düzeltilmesinden başka bir şey değildir.

Çocukların eline elma şekeri verir gibi, sadece bir üniversite ile, birkaç düzenleme ile olacak bir şey değil elbette ki. Top yekun, tüm okulları kapsayan, hizmet alan veren gibi çağdışı ayrımlardan beri, her kes için sınırsız şartsız özgürlük olmalı savunmamız gereken. En ağır bedelleri ödediğimiz başörtüsünün yasakçı tarafı da en ağır bedeli ödemelidir.
Çektiğimiz acıları, ayrılıkları, hasretleri, hayal kırıklıklarını, sessizce başımızı önümüze eğip, onurlu bir şekilde üniversite önlerinden ayrılışlarımızı, sesimizin çıktığı kadar slogan atıp, yüreğimizin yettiği kadar ağladığımız gecelerimizi, günlerimizi onlarda yaşamalı derhal.

Gözaltılarda yaşadığımız zorlukları, eylemlerde, tartışmalarda yaşadığımız sıkıntıları, en kadim dostlarımızın sorunu “çözerek” nasıl bizi kapıda bırakıp sessizce okula girdiklerini, tam da hep birlikte karşı koyarak zafer kazanacakken, bazı “teferruat”ların nasıl da hayatımızı kararttığını, sesimiz ve direnişimiz karşısında ilk önce “bizden” sandıklarımızın durduğunu, hüznümüzü, sessiz dualarımızı, çaresiz hissedip karamsarlığa düşen ve önce başını, sonra fikirlerini ve dahi sonunda dünyasını, hayat nizamını terk edenlerin acılarını, önce anne babasından azar işiten, sonra da kardeşlerinin acıyası bakışlarıyla hüznünü ve direnişini kuşanarak dimdik duran kardeşlerimin hesabını vermelidir zorbalar.
Tüm dünya bilsin ki artık sanal mutluluklara, rahatlamalara karnımız tok. Bu dediklerimizin tamamı olmadan bu özgürlük, özgürlük değildir. Ey dikta, al yalan oyunlarını başına çal !
Biz ellerimizi ve yüreklerimizi direnişin ve özgürlüğün erdeminde birleştireceğiz artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder